Mudurnu’nun Somut Olmayan Kültürel Mirası, Yerel Halk Değerleri ve Üretim
Ahilik Geleneği ve Esnaf Duası
“Ahi” sözcüğünün kökenine dair iki farklı görüş mevcuttur: Türkçe “ahı, akı” şeklinde söylenen “eli açık, cömert” anlamına, ve Arapça “ıhve” sözcüğü ile söylenen “kardeş” anlamına gelmesi.
Ahilik, Anadolu’daki, Balkanlar’daki ve Kırım’daki Türkler tarafından 13. yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulan ahlaki, felsefi ve siyasi prensipleri olan esnaf ve sanatkarlar birliğidir. Bu birlik, Anadolu’da esnaflar ve sanatkarlar arasındaki yardımlaşmayı, iş ahlakını ve dayanışmayı sağlamak amacıyla kurulmuştur. Türkiye’de akıl, ahlak, bilim ve çalışmayı esas alan ahilik geleneğini koruyan ve yaşatan tek ilçe Mudurnu’dur. İlçenin tarihi merkezinde yer alan üç paralel sokaktaki Arasta’da Demirciler Çarşısı ve küçük esnaflar halen çalışmakta ve Cuma günleri sala verildikten hemen sonra Ahiliğin bir geleneği olan Esnaf Duası Orta Çarşı ve Demirciler Çarşısı olmak üzere iki paralel sokakta gerçekleştirilmektedir. Dua sonunda ‘hayır’ yapmanın sembolü olarak ekmek, lokum gibi elde yenilecek yiyecekler dağıtılır.
Ayrıca bkz: https://mudurnu.bel.tr/mudurnu/ahilik-ve-esnaf-duasi
Eski Ahilik geleneği, Mudurnu’nun kimliğinin ve onun en değerli somut olmayan miras unsurunun temel bir elementi olarak düşünülebilir. Ahilik Geleneği bir hoşgörü felsefesine ve kazancın adil dağılımına dayanan; esnafların dayanışma örgütü biçimindeki lonca sistemidir.
“Elin, belin, dilin kapalı; kalbin, kapın, alnın açık olsun.”
Ahi anlayışının ifade edildiği bir Türk deyimi:
Evliya Geleneği:
Evliya kelimesinin kökenindeki ‘Walī’; “saklayıcı”, “koruyucusu”, “yardımcı” ve “arkadaş” kelimelerini içeren bir Arapça sözcüktür. Bölgesel olarak, en yaygın olarak Müslümanların daha fazla “Tanrı’nın dostu” tarafından atıfta bulunulan bir İslami aziz olduğunu belirtmek için kullanılır.16., 17. ve 18. yüzyıllarda yaşamış ve Mudurnu’da defnedilmiş, mezarı ve makamı burada bulunan birçok ‘Mudurnu evliyası’ bulunmaktadır. Bunlar arasında en iyi bilinenlerden biri, 1519 (İslami takvimde 926) yılında vefat eden Abdurrrahman Tırsidir.
Sosyal Etkinlikler ve Şenlikler:
Mudurnu eskilere dayanan ve farklı sosyal grupların buluştuğu etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Bazı durumlarda dini bayramlar ile ulusal bayramlar birleştirilerek kutlanır. Halk kutlamaları, törenler, köy pazarı, fuarda akrobatik şovlarla; sosyal hayat geleneksel olarak Mudurnu’da renkli bir çeşitliliğe sahiptir. Mudurnu kırsalından ve kasabadan gelen sakinler, hem yeşil hem de mavinin çevrelediği doğal çevrede bir araya gelirler. Açık hava etkinlikleri, Abant Gölü’nün etrafındaki küçük tekneler ve göl kenarındaki ağaçların arasında, yiyecek bazen alkollü içeceklerle birlikte yürüyüş ve pikniklerle gerçekleştirilir. Vatandaşlar ayrıca, yakın zamana kadar var olan Mudurnu’daki beş şehir parkında müzik yapmak için bir araya gelmiştir.
Birikme Geceleri (Ateş Gezmesi):
Genç erkekleri ailelerinden topluma geçişlerinde eğitmek ve onları yemek yeme, oturmak, konuşmak, oyun oynamak, saz çalmak, şarkı söylemek, vb. sosyal davranışlarda geliştirmek için gerçekleştirilen bir tür etkinliktir. “Ateş gezmesi” adı, bu kış toplantılarının yapıldığı evde yanan özel bir ateşten gelmektedir.
Panayır ve Milli Bayramlar:
Mudurnu’daki “panayır” geleneği çok eskidir ve Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine geçiş döneminde de hayatta kalmıştır. Eylül ayında 3-4 gün süren fuarda, kırsal kesimin hasat sezonundan sonra ürünlerini satması ve ihtiyaç duydukları malları satın alması amaçlanır. Hayvan pazarına ilgi oldukça yüksektir. Çadırlar kurularak çeşitli esnaf gruplarının katılımı ile gerçekleşen panayır, bölgeye ekonomik canlılık kazandırır. Panayır’da ticari etkinliklerin yanı sıra, spor aktiviteleri ve çocuklara yönelik çeşitli eğlence gösterileri sahnelenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra sosyal etkinlik takvimine yeni ulusal bayramlar eklendiğinde, Mudurnu halkı onları eski kutlamalar ile bütünleştirmenin yollarını Ahilik unsurlarını ekleyerek törenlere yansıtmıştır. Mudurnu Pazarı, Cumhuriyet yıllarında Kurtuluş Panayırı (Kurtuluş Fuarı) olarak anılmaya başlanmış ve 29 Ekim (Cumhuriyet Bayramı) haftalarına denk gelecek şekilde ayarlanmıştır.
El Sanatları:
Mudurnu’nun somut olmayan mirasının önemli bir özelliği, tükenmekte bir durumda olsa da bugün hayatta kalan el sanatları. Osmanlı dönemi Mudurnu’da en gelişmiş ve ünlü olduğu bilinen el sanatları, iğne yapımı ve iğne oyasıdır (iğne nakışı). Metal işçiliği ile ilgili diğer önemli el sanatları, Arasta’nın bir parçası olan ve el sanatları etkinliğinin en sağlam gözlemlenebildiği Demirciler Çarşısı’ndaki metal işçiliği ve demirciliktir. 1640 yılında Mudurnu’ya gelen Evliya Çelebi, binden fazla iğne atölyesini, tüm Osmanlı topraklarına gönderilen iğneleri ve iğne oyası ustası olan kadınları övmüştür. Ayrıca Hindistan’a, Batı illere ve İstanbul üzerinden daha geniş topraklara ihraç edilen kereste tomrukları, ahşap ürünleri de övgü kaynağı olmuştur.
Demirci, bakırcı, tabakçı, keçi kılıcı dokumacıları, ayakkabıcı, terzi, sobacı, eyerciler de dahil olmak üzere şehrin el sanatları statüsü, 20. yüzyılın sonlarına kadar bölgede hâlâ yeterince baskındır; Mudurnu’dan gelen tüccarlar olmadan pazarların kurulamadığı ve bu malların Göynük, Seben, Nallıhan ve İstanbul pazarlarında da yer bulduğu bilinmektedir. Mudurnu’nun bölgenin el sanatları merkezi statüsü 1980’li yıllardan sonra kaybolmuştur; zira el sanatları mesleği pazarın tekelleşmeye başlamasıyla piyasalardan çekilmek zorunda kalmıştır.
Gastronomi ve Yerel Gıda:
Mudurnu çevresindeki bölgenin flora ve faunasına bağlı olarak bazı özel ürünler ve yemeklerle yerel bir mutfak anlayışı gelişmiştir. Bunlar arasında en çok bilinenler Mudurnu Saray Helvası, kaşıksapı (kaşığın etrafına sarılan hamurdan yapılarak “keş”, ceviz ve yerel tereyağı ile pişirilen bir çeşit makarna), tarhana ve kızılcık çorbalarıdır. Mudurnu; Saray Helvası, kümes hayvanları, yumurta, tereyağı, peynir, armut, arpa ve orman ürünleri gibi mamülleri ile Osmanlı Saray Mutfağı’na kaynak sağlaması için tercih edilen bir bölgeydi. Mudurnu’da diğer birçok hamur işi (börek, gözleme vb.), mantı, dolma, çorba, helva ve turşu çeşitleri de geleneksel olarak üretilmektedir. Ev ziyaretleri ve kutlamalar gibi günlerde helva hazırlayıp sunmak cömertliğin bir simgesi olarak görülmeye devam etmektedir.
Fotoğrafçılık ve Bengüboz Koleksiyonu:
Mudurnu, 20. yüzyılın başlarındaki Birinci Dünya Savaşı sonucunda yaşanan olaylarla bağlantılı olarak özgün ve sıra dışı bir fotoğraf mirasına sahiptir. (Bkz. Bengüboz Koleksiyonu)
Coğrafi İşaret Tescili Ürünleri
Kaşık Sapı
http://www.gazetebolu.com/haber/66599/kasik-sapi-cografi-isaret-aldi
Mudurnulu Kadınlar:
Mudurnu’da kadınlar her zaman toplumsal hayata güçlü ve aktif katılım göstermiştir. Gerek Ahilik geleneğinin önemli bir unsuru olan Baciyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) örgütünden, gerekse Cumhuriyet ilkelerini benimsemiş toplumsal dokudan beslenerek, üretken ve kendilerine güvenli karakterlerini ortaya koymaktadırlar. Günümüzde de Mudurnu esnafı arasında birçok kadın girişimci, Belediye Meclis üyeliği de yapanlar dahil olmak üzere birçok kurum görevlisi, akademisyen ve toplumsal önder nitelikli kadın bulunmaktadır. Son yıllarda Mudurnulu esnaf, zanaatkar ve üretici kadınlar tarafından iki adet kooperatif kurulmuştur. Emekli öğretmen Kamuran Esen, “Fatma Nine’nin Günlüğü” adlı gazete köşesinden sonra bir dizi kitap yayınlamıştır, bu kitaplarla yerel Mudurnu ağzından hayat hikayeleri anlatmaktadır.